Kayıtlar

Vali Recep Yazıcıoğlu Kimdir?

Resim
Recep Yazıcıoğlu , 2 Haziran 1948'de Trabzon'un Köprübaşı İlçesi'nde doğdu. Yükseköğrenimini Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde tamamladıktan sonra Aydın'da maiyet memuru olarak görev yaptı. Buradaki görevinin ardından sırasıyla Kalkandere, Bahçe, Hamur, Ayvacık, Kırıkhan, Alaca ve Akçakoca ilçelerinde kaymakamlık yaptı. 36 yaşında Türkiye'nin en genç valisi olarak Tokat Valiliği 'ne atandı. 1989'da Aydın Valiliği 'ne, 1991'de Erzincan Valiliği 'ne, 1999'da Merkez Vakiliği 'ne atandı. 2003 yılında ise Denizli Valiliği 'ne atandı. Buradaki görevini sürdürürken 2 Eylül 2003 günü geçirdiği trafik kazası sonucu vefat etti. Recep Yazıcıoğlu, görev yaptığı tüm illerde yaptıklarıyla ve yaklaşımıyla halkın büyük sevgisini kazanmıştı. Prof. Dr. İlber Ortaylı 'nın kaleme aldığı Recep Yazıcıoğlu portresi oldukça önemli  bilgiler vermekte. İşte İlber Ortaylı 'nın gözünden  Efsane Vali Recep Yazıcıoğlu 'nu

Muhsin Yazıcıoğlu'nun Sözleri

Bir saniyesine bile hakim olamadığınız, hükmedemediğiniz bir hayat için, bir dünya için bu kadar fırıldak olmanın anlamı yoktur. Düz yaşayacağız, düz duracağız, düz yürüyeceğiz; dik duracağız, doğru gideceğiz. Üniversite imtihanları sistem olarak gençliğe gelecek vaat etmiyor. Harçların ve üniversite sınavlarının da kaldırılması gerekiyor. (1) Türkiye'deki gündem, enerjisini içeride tüketmesine neden oluyor. Enerjisini içinde harcayan Türkiye, kendi merkezli dünya gündemi oluşturma şansına sahip değildir. (2) Barış dini olan İslam eğer terörle ilişkilendiriliyorsa, bu ya cahillikten ya da kasıttan kaynaklanmaktadır. (3) [ İngiltere Lordlar Kamarası'ndaki konuşmasından ] Türkiye, doğuda batının, batıda ise doğunun kutsallarına küfredilmeyen bir dünya arzulamaktadır. İki medeniyet arasında onurlu bir ortaklığın tesisi için çalışmak istemektedir. Türkiye, sahip olduğu birikim, coğrafi konum, istikrarlı siyasi ve ekonomik yapısıyla bunu gerçekleştirmeye mu

Recep Yazıcıoğlu'nun Sözleri

Resim
Bizim giyim ve kuşamımızdan başka neyimiz Avrupalı'ya benziyor ki, bizi aralarına alsınlar. Biz önce demokrasiyi çözelim. Açıkça fikirlerimizi ortaya koyabilelim. Avrupalı bizi Ortak Pazar'a değil, ortak mezara bile almaz. (1) Genel değil yerel politikacıyı savunuyorum. Ama bu genel politikacının işine gelmiyor. Biz belediye olarak bir tretuvar yapmayı öğrenemedik. Halkı sisteme ortak etmek lazım. Merkezi yönetimde idari ve siyasi yetkileri küçültürseniz Ankara'da sadece bir başkan olur. Maaşı da öğretmen maaşına endeksli bir maaş, çalışma süresi de dört ay. (2) Öğrenciyi yok edersen, sistemi eleştirenleri yok edersen soygun ve vurgun devam eder. (3) Toplumda tahrikler, ideolojik beyin yıkamalar olmadığı sürece kavga olmaz. Alevi-Sünni tartışmasını yapan siyasilere teskeresini verin. (4) Günümüzde bürokratla politikacı çatışır, bürokrat davayı kaybeder. Bürokrat ile politikacı uzlaşır, bu kez bürokrat itibarını yitirir. Bürokrat bakıyor ki, çarpışsa k

Ziya Gökalp'in Kısaca Hayatı

Resim
Ziya Gökalp Asıl adı ' Mehmet Ziya ' olan Ziya Gökalp , 23 Mart 1876'da Diyarbakır'da doğdu.  Eğitim hayatına Diyarbakır'da başladı. Mekteb-i Rüştiye-i Askeriyye ve Mülkiye İdadisi'nde öğrenim gördü. Kendi çabasıyla Fransızca öğrendi, amcasından ise Arapça ve Farsça dersleri aldı.  1895 yılında İstanbul'da bulunan Baytar Mektebi 'ne kaydoldu. İttihat ve Terakki Cemiyeti 'ne katılışı da bu dönemde gerçekleşti.  Bir yıl hapis yatan Ziya Gökalp, özgürlüğüne kavuştuktan sonra Diyarbakır'a gitti ve " Peyman " adında bir gazete çıkarmaya başladı. İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin Selanik'teki merkez yönetim kuruluna seçildi. Ömer Seyfettin ve Ali Canip Yöntem gibi isimlerin olduğu " Genç Kalemler " dergisinde yazıları yayımlandı. Diyarbakır'dan Meclis-i Mebusan 'a seçildi. Meclis kapanınca öğretim görevlisi olarak çalışmaya başladı.  Darülfünun 'un ilk sosyoloji profesörü oldu.  İstanbul'u işgal

2001 Krizi: Nedenleri ve Sonuçları

Resim
2001 krizi Türkiye'nin üzerinden adeta silindir gibi geçmişti. Krizin faturası oldukça kabarıktı. 1.5 milyon kişi işsiz kalmış, esnaf kepenklerini kapatmış ve paranın alım gücü hızla düşmüştü. Elbette krizin yansımaları bunlarla sınırlı değildi; uzun bir listesi vardı. Peki kriz bir anda mı patlak vermişti? Tabii ki de hayır! Hiçbir kriz bir anda patlak vermez, bunun bir de öncesi vardır. Birçok kişinin birleştiği düşünce şuydu: 2001 krizi 90'ların son dönemlerinde yeşermiş ve 2000'li yılların başına geldiğindeyse sadece ufak bir kıvılcım bekliyordu . O kıvılcım da çok gecikmedi(!) MGK'DA YÜKSELEN TANSİYON Tarih:19 Şubat 2001 ... Çankaya Köşkü'nde Milli Güvenlik Kurulu toplandı. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer , çok sert bir konuşma yaptı: "Sayın Başbakan çamurun üzerinde oturuyorsunuz. Böyle devlet yönetimi olmaz. Yolsuzlukların üzerini örtmeyin. Ben yolsuzlukları ortaya çıkarmaya çalışıyorum, siz beni engellemeye çalışıyorsunuz. Beni k

Atatürk'ü Samsun'a Vahdettin mi Gönderdi?

Murat Bardakçı, Habertürk ekranlarında yayınlanan " Tarihin Arka Odası " programında Mustafa Kemal Atatürk'ün Sultan Vahdettin tarafından Samsun'a gönderildiğini açıkladı. İşte Murat Bardakçı'nın açıklamaları: Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun öncesi, seyahat sırasında ve seyahat sonrasındaki bütün evrakını yayınlayan tek kişi olmam hasebiyle söylüyorum: Mustafa Kemal Paşa'yı Samsun'a devlet gönderdi. İşgal altındaki bir imparatorlukta, yaşanan işgale son vermek için devletin her kademesinde yapılan bir tür operasyondur. Sadece Mustafa Kemal Paşa'yı değil; Kazım Karabekir'i, Ali Fuat Paşa'yı da gönderen bir operasyon. Fakat bu evraktan gördüğümüz kadarıyla en fazla ümit bağlanan kişi Mustafa Kemal Paşa'dır. Bu devlet gönderdi dediğim hadisede Padişah Sultan Vahdettin, askerler ve hatta gayrıresmi Saltanat Şurası rol almıştır. Gizli mi gönderildi?  Hayır, 30 Nisan 1919 tarihli resmi gazetede tayin kararnamesi yayınlanmıştır.  Atatü

Atatürk olmasaydı ne olurdu? (Kısaca)

“ Atatürk olmasaydı Türkiye kurtulur muydu? ” sorusu hakkında Prof. Dr. İlber Ortaylı , “ Yakın Tarihin Gerçekleri ” adlı kitabında şu açıklamaları yapıyor: Hep şu söylemin doğru olup olmadığı merak edilir: "Atatürk olmasaydı da Türkiye bir şekilde kurtulurdu." Sizce bu doğru mudur? Yavaş yavaş kendince kurtulurdu belki ama İzmir bizim olamazdı . Oraya gelir, yerleşirlerdi. İlk başta oradaki yerli Helenlerin ve Venizelos hükümetinin üniversal kozmopolit Levantenler ile anlaşamadığı belli ama elbet bir şekilde anlaşacaklardı. Çünkü bu kişiler tüccardır. Buraya da nüfus sürekli geliyordu, zamanla bu daha da hızlandı. Çünkü İzmir hinterlandı adalarda sürünen insanlar için çok bereketli, cennet gibi bir yerdi ve nüfusu muhakkak artardı. Türkiye de yine acayip bir ülke olarak ortaya çıkardı. Yani Türk milleti ortadan kalkacak değildi . O zaman nüfus 13 milyondu. Bu oldukça önemli bir rakamdır. " Demokrasi gelirdi " diyenler de var. Demokrasi ithal gelmez . İstanb